just

Hayatının Neresindesin?

Hayatının tam olarak neresindesin? Başladığın yerle olmak istediğin yer arasındaki o görünmez çizgide mi, yoksa çoktan kendi yönünü mi kaybettin? Belki de fark etmeden büyüyor, değişiyor, eski benliğini sessizce geride bırakıyorsun. Durup bir düşün: Şu anki halin, bir önceki senin hayal ettiği kişi mi… yoksa hâlâ kendine ertelediğin bir şeylerin gölgesinde misin?

Bazen hayat, elimizde tuttuğumuz bir pusula gibi olur; yönler belli, yollar açık görünür ama içimizdeki rüzgâr hangi tarafa eseceğini söylemez. İşte tam da o anlarda bir durup nefes almak gerekir. Şu an olduğun yer, bir son değil—bir başlangıç çizgisi gibidir. Belki biraz yorgunsun, belki aklında kırık dökük hayaller var ama inan, içindeki ses hâlâ fısıldıyor: “Buradan da yürünebilir.”

aaa

Kadın olmak zaten başlı başına bir yolculuk; inişleri, çıkışları, içimizde biriken fırtınalarıyla. Ama bilirsin, fırtınalar bile gökyüzünü temizler. Bazen destek ararız, bazen bir el uzansın isteriz. O el çoğu zaman kendinindir aslında. Kendini tutup ayağa kaldıran, omzundaki tozu silen, gözyaşının tuzunu yüzünden sıyıran da… yine sensin.

Hayatının neresinde olduğunu anlamak için büyük planlara, mükemmel bir rotaya ihtiyacın yok. Sadece içindeki küçük kıpırtıyı fark etmen yeter. Bir kadın olarak güçlü olmak, her şeyi aynı anda başarmak değildir; bazen sadece sabah kalkıp güne devam etmek bile zaferdir. Ve o minik adımlar birikir, büyür, seni dönüştürür.

Eğer bir hedefin varsa—ki mutlaka vardır—nereden başlayacağını düşünmek yerine neden başladığını hatırla. Çünkü başlangıç noktası çoğu zaman bir karar anıdır: “Ben artık kendim için bir şey yapacağım.” Hedeflerin gözünü korkutuyorsa, onları bir zincirin halkaları gibi düşün. En küçüğünden başla. Bir gün bir halkanın kapandığını, sonra diğerinin tamamlandığını göreceksin.

Belki şu anda belirsizliğin ortasındasın. Belki ne yapmak istediğini bile bilmiyorsun. Bu da normal. Bazı yollar ancak yürüdükçe aydınlanır. Kendini keşfetmek, acele edilecek bir yarış değil; aksine, kendi iç sesinin ritmine ayak uydurmayı öğrenmek.

Ve şunu hiç unutma: Kız kardeşlik dediğimiz şey, yalnız yürüdüğünü sandığında yanında görünmez bir omuz hissetmektir. Seni anlayan, seninle aynı yollardan geçen, düşüp kalkmanı normalleştiren kadınların varlığını bilmek. Eğer bu satırları okuyorsan, sen de o görünmez çemberin bir parçasısın.

Hayatının neresinde olursan ol, yolun değersiz değil. Hangi hızda gittiğin, ne kadar geciktiğin ya da kaç kez durduğun önemli değil. Önemli olan ilerlediğini fark etmek. Bugün attığın küçücük bir adım bile yarınki halinin teşekkür edeceği bir cesaret taşıyabilir.

Belki de aradığın tek şey biraz ışık, biraz yön, biraz sevgi. Hepsi sende var. Sadece elini uzatman, kendine dokunman, “Ben buradayım ve devam edeceğim” demen yeter.

Unutma: Yol senin. Hikâye senin. Ve en güzeli… dönüşümün tam da şimdi başlıyor.